Turunç Koyu – Marmaris

20. Yüzyılın başında Torosların Anadolu eteklerinden kopup batıya doğru göçen yörüklerin bir kısmı, başlangıçta Turunç Koyu ve çevresindeki tepelerde, birbirlerinden 6-7 km uzaklıkta, yakın akraba bir kaç ailenin oluşturduğu küçük obalar kurarak yerleşik düzene geçiyorlar. Zamanla, Osmaniye Köyü adı altında, Turunç’ un da dahil olduğu, değişik isimlerdeki 15-16 mahalleyi kapsayan bir mülki idare birimi oluşturuluyor. Yörenin yeni ahalisi geleneksel uğraşları olan keçi beslemek yanısıra, adaçayı, defne, kekik, keçiboynuzu gibi orman ürünleri toplamak, küçük düzlüklerde ziraat, balcılık, balıkçılık gibi yeni uğraşlarla da tanışıyorlar. 50′ li yıllarda zeytin üretiminin teşviki kapsamında yabani zeytinliklerin köylülere dağıtılması ile zeytinyağı ve sofralık zeytin üretimi de ivme kazanıyor.

70′ li yıllarda Marmaris’ in turizm sektöründeki ilk deneyimleri, günübirlik tekne turları yapan turist gurupları ile Turunç’ a da sıçrar. Turunç Plajında kum banyosu yapan, kıyıdaki basit restoranlarda köy tavuğu yiyen turistler yılın 2-3 ayıyla sınırlı da kalsa Turunç tablosunda bir yenilik, Turunçlular için de ek bir gelir kaynağı oluşturmaya başlarlar. Turunç mahallelikten köy statüsüne terfi eder. 1976 yılında Marmaris-Bozburun yolundan bir sapakla Turunç’ a indirilen orman yolu ile köyün Marmaris’ e karayolu bağlantısı sağlanır. Büyük kentlerimizden gelip, yörenin güzelliklerine gönül bağlayan bir çok doğa dostu, üçer-beşer göçmeye başlarlar Turunç’a. İlk pansiyoları, 80′ li yılların başında ilk “turistik oteller” izler.

2000 yılında Turunç, 4 yıldızlı otellerden, sempatik pansiyonlara kadar her kategoride hizmet veren tesislere sahip, belediyesi, sağlık ocağı, eczaneleri, butikleri, restoran ve barları olan bir turistik beldedir artık. Turizm sektörü Turunçluların ana geçim kaynağı olmuştur ama, Turunç’ u Turunç yapan doğal güzelliklere saygıyla dolu bir çevre bilinci ve turiste bir konuk gözüyle bakan Anadolu İnsanı’ nın sıcak misafirperverliği değişmeyen temel değerler olarak kalmıştır.

Turunç yakın mesafede günübirlik tur yapılabilecek cennet koylara sahip;

KUMLUBÜK:
İki ucu bükülmüş bir yay ,etrafı güneydoğu ucuna doğru alçalan yemyeşil tepelerle çevrili sakinliği ve modern tesislerle korunduğu bir doğa cennetidir. Yalnız benzersiz kumsalıyla değil dağlarda yapılacak gezilerle de ideal bir tatil beldesidir.Özellikle güneydoğu tepelerine doğru yapılacak gezilerde bir mağarayla karşılaşılabilir. Eğilerek geçilebilen mağaranın içi yaklaşık 3-4 metre yüksekliğinde bir ön galeriyle başlamaktadır. Alanya’da bilinen Damlataş mağarası gibi sarkık ve dikitlerden oluşmaktadır. Yapılan çalışmalarda mağaranın yaklaşık 5000 yıllık olduğu ve yer yer daralan geçitlerle pek çok galeriden oluştuğu bilinmektedir.

AMOS:
Amos ,Turunç’un güneyinde 10 dakikalık bir yolculuk sonunda ulaşılabilecek küçük bir koydur. Amos Tepesinden dikkatli bakıldığında tepe boyunca uzanmış sur kalıntıları görülebilmektedir. Tepe üzerinde kurulu antik kent Helenistik Devirden Bizans devrine kadar sürekli yerleşim görmüştür. Amos, Rodos’un kara tarafındaki üç kasabasından biridir.Kentin etrafı surlarla çevrilidir.Batısında Amos’un tanrısı Apolla’ya ait olduğu kitabelerden anlaşılan bir tapınak kalıntısı vardır.Ayakta kalabilmiş diğer bir önemli yapıt ise tiyatrosudur.Her gösteriden önce,orkestranın ortasındaki sunakta şarap ve verimlilik tanrısı Dionisos adına kurban sunulurmuş. Günümüze kalan bir diğer buluntu ise tarla kira sözleşmeleridir. Bunlar tarihin bilinen en eski kira sözleşmeleridir.
Amos tepesinin ucuna doğru ilerlediğinizde önünüzde gördüğünüz deniz, karşınızdaki adalar ve sol taraftaki Amos koyuyla büyüleneceksiniz

Turunç’tan 18 km. uzaklıkta Bayır Köyü’nü geçtikten sonra şelaleye ulaşılabilir. Tertemiz ve buz gibi suyuyla çınar ve çam ağaçlarının altında akan bu şelale görülmeye değer.

Benzer yazılar

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.